31 Temmuz 2008 Perşembe

WALLPAPER

ORJİNAL BOYUTU İÇİN RESME TIKLAYINIZ


ORJİNAL BOYUTU İÇİN RESME TIKLAYINIZ


ORJİNAL BOYUTU İÇİN RESME TIKLAYINIZ


ORJİNAL BOYUTU İÇİN RESME TIKLAYINIZ


ORJİNAL BOYUTU İÇİN RESME TIKLAYINIZ

ÖZLEDİK SENİ EY SEVGİLİ

Image Hosted by ImageShack.us
En Sevgili'ye…
Sen ki; âlemlere rahmet, inananlara merhamet, Allah'a kul ve resul, günahkâr ve tövbekârlara umut, ümmetine hatta tüm insanlığa şeref olarak gönderilen rahmet, mağfiret ve izzet peygamberisin.
Sen ki; incinmiş, küçük düşürülmüş, ruhen ve bedenen çökmüş, gözü yaşlı kadınların kurtarıcısı, insanlığın ve âlemlerin efendisisin.
Sen geldin, müjde geldi. Umutlar yeşerdi. Rahmetini, adaletini, sevgini, bereketini saçarak geldin. Dünyayı ve insanlığı şereflendirdin.
Rahmet verdin, şefkat ettin, sevgi verdin. Senin nurunla aydınlandı dünya.
Dünyadaki tüm çirkinliklere inat, Seni, sevgini düşünüyor ve yeni ümitlerle besleniyoruz. Sen ve senin getirdiğin gül kokulu müjdeler zor zamanların en güzel armağanları bizlere. Günahlarımızın derdiyle, hasretinin yangınıyla, Aşkının ateşiyle, Sana ümmet olmanın sevinciyle arz ediyoruz halimizi.
Ümmetin zulüm görüyor, yerlerinden yurtlarından ediliyor, öldürülüyor, yetim bırakılıyor. Ümmetin ağlıyor sahipsizlikten. Müslümanlar inim inim inlerken ümmetin tepkisiz. Mazlumlar çaresiz, Mü'minler sessiz. Kimse yok gözyaşlarını silecek.
Ümmetin seni özlüyor, sana hasret Ya Resulallah! Bu hayâsız zulüm karşısında tesellini arıyor İslam alemi. Kurtlar sofrasında kuzu oldu inananlar.
Zor zamanlarda yaşıyoruz velhasıl. Koca kâinat yasa bürünmüş, cehalet ve sapık inançlarla kararan ruhlar senin aydınlığını arıyor. Sevgiyi unutmak üzere olan insanlığa yeniden sevgiyi anlatabilmek için sevdalandık sana. Katılaşmış kalplere Senin merhametini hatırlatabilmek için sevda kılıçlarını kuşandık.
Zulmün yerküreyi kapladığı zamanda senin merhametini özledik, zalimlerin başlarımıza kara bulutlar gönderdiği zamanlarda senin sabrını özledik. Zenginin fakiri gözetmediği zamanlarda senin cömertliğini özledik. İnsanlık Seni özledi, özledik seni ey Allah'ın Resulü…
İnsanların fevç fevç yanlışa itildiği, milli, manevi değerlerin yok olduğu, gayri meşru işlerin normal karşılandığı ve bütün bunların "medeniyet" adı altında toplandığı bir cahiliyeyi yaşıyoruz. Bozuk pusulalarla doğruyu bulmaya çalışan insanlar şaşkın!
Ey rahmeti bol, sabrı geniş, yüzü nur, âlemlere ışık saçan rahmet Peygamberi…
Ey Hz. İbrahim'in duası, Hz. İsa'nın müjdesi, Hz. Amine'nin rüyası İki cihan güneşi, gönlümüzün sultanı…
Ey ihsan ülkesinin hâkimi, şefkat denizinin sahibi, bütün cihanın ümidi…
Ey fazilet güneşi, hidayet meş'alesi olan peygamberim…
Ey başımın tacı, derdimin devası, gönlümün ilacı Efendim… Halimizi bir bilebilsen.
Ümmetin manayı bırakıp maddenin esiri oldu. Dünya nimetleri başımızı döndürmüş; düşüncelerimize, ufkumuza, gönlümüze hâkim olmuş. Dizginleri eline alıp insanları esiri etmiş. Fani mesken tutunmuş, kuralları kural edinmiş. Terkedilmiş ibadetler, boş verilmiş uhreviyat.
Ümmetin makam, mevki, mal, itibar peşinde koşuyor. İnsanları ağlatanlar, ağlatmaktan zevk alır oldu. Fakir fukara ne halde, hiç kimse sormaz oldu. Mevki sahipleri gelecek adına haksızlığa göz yumuyor.
Sokaklar günah kaynıyor. Riya, kin, öfke, yalan her ne illet varsa akıl çelici, salgın bir grip gibi bulaştı ümmetine. Vatan, millet, din bütünlüğü yerine; ırk, dil, mezhep ayrılığı geldi. Kardeşlik bozuldu. Müslümanlar arasında nifak had safhaya ulaştı.
Ümidimizi yitirmek hiç yakışmasa da bizlere, içimizdeki vaveylalar artan bir çığ gibi. Bazen düşüveriyoruz istemesek te yeislere. Yine yaş düşüyor yanaklarımıza. Yas düşüyor yine kalbimize.
Vuslatı bekliyoruz bütün kötülüklere inat.
Tüm çirkinliğe inat senin o sonsuz güzelliğini düşünüp güzel görebilmek. Zor olsa da imkânsız olmuyor seni tanımakla. Seni hissetmekle ve Allah'ın lütfettiği güçle.
Senin varlığın ümitsizliği, isyanı, hayâsızlığı, kötü olan her şeyi yok etti. Çorak gönüller seni sevdi de gülşene döndü. Sabırda, cömertlikte, sözünde durmada, vefada, merhamette, tevazuda, adalette, bağışlamada, insanlarla olan muamelelerde kimse Senin gibi olamıyor.
Sensiz bu âlemin tadı yok ey Allah'ın Resulü. Yerküre Seni ve Senin güzelliğini özlüyor, Ya Resulallah!..
Ey eskimeyen ve solmayan biricik renk…
Ey cömertlik denizinin avuçlarında dalgalandığı Resul-i Ekrem…
Ey rahmet peygamberi…
Ey kâinat sedefinin incisi…
Ey müminlerin yüzünün akı, gözünün nuru olan emin peygamber…
Ey Meleklerin hayâsına gıpta ettiği sevgililer sevgilisi…
Ey güzel ahlâkı tamamlamak için gönderilen, yaratılmış en güzel insan…
Ey gül medeniyetinin mimarı, iki cihan serveri…
Ey kalemin ve kelâmın anlatmakta aciz kaldığı…
Ey Hak yolunun güneşi…
Ey Allah'ın Habibi…
Ey en sevgili…
Kararmış dünyamıza gel… Gel ki aydınlansın her yer… Gel ki çekip gitsin zulüm.
Kor bir ateş gibi gönlümüzdeki özlemi söndür. Söndür ki felah bulsun tüm insanlık…
F. BURAK KAREN

ÇATLADI MI DUDAĞIN



Ben yağmurla yaşıyorum…
Küçük su birikintilerinde toplanıyorum,
Bir damlayım bir ağacın içtiği,
Bir okyanusum gemilerin geçtiği,

Ben suyum ve bütün yağmurlar benim
Hiç yağmur sesi duydunuz mu siz
İşte o benim, o benim çığlığım…
Her şey sessizdir ben söylerken,
Bazen kızarım coşarım,
Nice alevler söndürürüm,
Nice yaralar açarım,
Hiç unutmuyorum yağmasını,
Kışın kar olup yazın yağmur olmasını…
Hiç unutmuyorum toprağın kokusunu…

Toprağım sevgilim her şeyim…
Kurudu mu çatladı mı dudağın…
Çağır beni,
Bulutla şimşekle yağar gelirim,

AYET-HADİS-DUA-VECİZE







YOKSULLUK İÇİMİZDE


Her şeyin yerli yerinde olması demek olan adaletin zıttı, 'şeylerin' yerinden edilmesi anlamını bünyesinde barındıran zulümdür. Kavramlar yerlerinden edilerek hem onlara hem de onlarla anlaşmaya çalışanlara zulmedildiği onlarca acı gerçeğimizden sadece bir tanesidir.
Medya, kazanmayı akabinde de bu kazanılanların hızla tüketilmesini salık verirken, çalışma düzenimize de tatil mantığımıza da el atmakta, neredeyse nereden, nasıl kazanıp nerelere harcayacağımız konularında bir bilen, çok bilen havasıyla hayatımıza müdahale edebilmektedir.
Yoksulluktan şikayet etme durumunda olanlar - istisnaları hariç tutarsak- acaba gerçekten yoksul mudur; yoksa modern hayatın dayattığı bir hayat standardından yoksun olmak mı yoksulluk olarak telakki edilmektedir? 'Tüketimin, kişinin kendini gerçekleştirdiği, kimliğini, hayat tarzını belirlediği yegane alan olduğu toplumda, yoksunluk hissi, sistemin işlemesi için özellikle beslenmesi gereken bir duygudur.'
Nedir yoksulluk? Şüphesiz ki buradan temel ihtiyaçlarını karşılamada, hayatını idame etmede sıkıntıları olan insan anlaşılmalıdır. Fakat günümüzde bu anlamından farklı anlamlar yüklendiği de bir gerçektir.
Yoksulluk kavramını biraz aç-maya, bu kavram etrafında bir ufuk turu yapmaya ne dersiniz?
Meseleye farklı pencerelerden bakabilme hasletimiz maalesef yönlendirmeler sebebiyle dar kalıplar içerisinde kalmaktadır. ' Komşusu açken tok yatan bizden değildir!' hadisi şerifindeki 'aç' ifadesini, dinini öğrenme imkanından mahrum olma şeklinde anlayan ve bu sebeple de Türkiye'deki Müslümanlara sitem eden Özbekistanlı kardeşimizin sahip olduğu bakış açısına ne denli ihtiyaç duyduğumuz ortadadır.
Cinsellik, güzellik, başarı ve tüketim ekseninde bir kimlik vurgu-sunun öne çıkarıldığı, az şeye ihtiyaç duymak yerine çok şeye sahip olmanın öğütlendiği çark içerisinde kanaat, şefkat eksikliğini yoksulluk hanemize yazabiliyor muyuz?
'Altta kalanın canı çıksın! ' hükmüne ram olalı beri toplumsal ha-yatımızda izlerini görmeye hasret kaldığımız empati ve vicdan eksikliğinin yoksulluk kategorimiz içerisine dahil edilmesine gönlümüz razı mı dersiniz?
Görünen ve görünmeyen ya-salarını ciddiye almayanlara Allah'ın dünyadaki en büyük cezası alıştırarak sıradanlaştırmasıdır. ' Rahatsız olunması gereken birçok durum, görüntü ya da ses karşısında bunlar normalmiş gibi davranılmasında haya yoksulluğunun etkisini inkar edebilir miyiz?
Evlerimizde, camilerimizde, sanatımızda göze çarpan estetik yoksulluğu acaba gündemimizin kaçıncı sırasında?
Aslında bütün meselenin gelip 'Adam yoksulluğu'na dayandığı, bu halledilmeden masallardaki tekerlemelerimiz misali bir arpa boyu yol gidemeyeceğimiz gerçeğinin farkına varılması gerekmekte. 'En iyi yatırım insana yapılan yatırımdır!' anlayışını soyut-somut, maddî-manevî ögelerle hayata aktarmak çıkar yol olarak ufukta bizleri selamlamakta. Selama karşılık vermeyecek misiniz?
Yasin Şimşek
http://ribatdergisi.org/metinler.php?Kat_id=1265

SÖZ


Bugün olduğu gibi, yarın da, yarından sonra da, ondan sonraki günlerde de gözlerimdeki yerinin değişmeyeceğine...
Seni bir ömür seveceğime...
Kelebeklerin renklerinin insanı büyülemesi gibi, bugünüm gibi, yarınımda da hep sevginle yaşayacağıma...
Her bakışında okuduğun o gözleri, her zaman yanında göreceğine, en yakın dostun, en yakın sırdaşın, en yakın arkadaşın olacağıma...
Sıkıntının sıkıntım, üzüntünün üzüntüm olacağına...
Her kızgın anini çiçeğe dönüştüreceğime...
Her üzgün anında tebessümünün geri gelmesi için elimden geleni yapacağıma...
Asla ve asla soğuktan da, yalnızlıktan da üşümeyeceğime...
Seni bir ömür seveceğime...
Yanında olamadığım ve varlığıma ihtiyacın olduğu her anda bir rüzgâr olup seni saracağıma...
Gözümün gözüne değdiği her an, sana yeniden âşık olacağıma...
Bir yasam...
Ve her sabah sana âşık olarak uyanacağıma...
Sen uyurken sana bakıp, sen ve ben için dualar edeceğime...
Hasta olduğun zaman sana sıcacık bir çorba yapacağıma...
Seni asla üzmeyeceğime...
Seni kızdırırsam bunu bilmeden yapacağımdan hemen özür dileyeceğime...
Beni tanıdığın gün, bende gördüğün neyse, ömrümce ayni beni göreceğine...
Sevgimin asla değişmeyeceğine...
Sevgimin asla azalmayacağına...
Bilakis, her gün büyüyen bir sevgiyi görüp, seni mutluluk ormanlarına taşıyacağıma...
Senin her şeyin önünde olduğun gerçeğinin asla değişmeyeceğine...
Seni asla ihmal etmeyeceğime...
Senin, sadece 14 Şubat’ta değil, 365 tane Sevgililer Günü'nde 365 tane isminin olacağına...
Sana yalan söylemeyeceğime...
Başkalarının yanındayken seni asla unutmayacağıma...
Elini usul usul, korka korka tutup, o ilk gündeki ayni heyecanı hep yaşayacağıma...
Ve bir ömür senin elini bırakmayacağıma...
Bir ömür CAN'IM olarak kalacağına...
Tüm balonları senin için gökyüzüne salacağıma...
Tüm çiçeklerde seni göreceğime...
Okyanuslarda seni dalga yapacağıma...
Yıldızlara kement atacağıma...
Gökkuşağına salıncak kurup 7 renge senin rengini karıştıracağıma...
Her satırda seni yazacağıma, seni çizeceğime, sana sesleneceğime...
Sadece bir gün değil, bütün günlerin senin günün olacağına...
Hiç bir şeyi hiç bir zaman senin önüne geçirmeyeceğime...
Her günün bir öncekinden daha güzel olacağına...
Her an’ın unutulmazlık zincirine bir yenisini ekleyeceğine...
Seni sonsuzluk kadar çok seveceğime...
Seni, "Sen" olduğun için seni seveceğime...
Seni "Bir Ömürden de Öte" seveceğime SÖZ veririm...

YUSUFUM BEN


Küçümen bir çocuktum ben
Gözlerimde taşırdım inancımı
Ve kalbimi yüzüme çizmiştim
Yakub'un nefesini heybeme alıp
Aşk satıyordum aşksız kalmışlara
Hiç canım yanmadı atılırken kuyuya
Ve hiç kasem etmedim kuşlara
Sonrası suya düşen bir suret
Ve ardından kervan yalnızlığı

Yusufum ben bilirsin
Hani gölgesi değen acıya
Kınımdan çıktım artık
Bir mabet suskunluğu bendeki
Saçlarım alev alev tutuşuyor
Ve üşüyorum yanmamışçasına

Üstüme salma güneşlerini Züleyha
Söz verdim ben suya ve ateşe
Satmayacağım bu kutsal aşkı
Ve tenime uzanan kirli ellerin
Kırılacak bir kumaşın yırtığında
Sonrası ise zindan sessizliği
Bir rüya meskeni yani

Yusufum ben bilirsin
Hani kokusu uzaklardan duyulan
Ne gümüş kaftanlı tahtlar
Ne de altın rengi saraylar
Girmedi gönlüme hiçbir sevda
Hasretten kör olan bir çift göz kadar

Bir güzellik uykusuydu yattığım
Uyandım ve vurgun yedim rüzgârdan
Hicran gecelerinin esaretine karışıp
Hicaz türküleri savurdum Kenan illerine
Toprağı delen kurşûni bir yağmur gibi
Kızıl çölleri aşıp soyundum güneşe
Sonrası ise vuslatın en güzeli
Ateşin suda ıslanması yani

Yusufum ben bilirsin
Hani ismini yazdıran aşka
Korkusuzca doğranan parmaklar
Ve acûze bakışlar anlamaz sırrımı
Beni sadece Allah'a sor Züleyha
O verir sana güzelliğin esrârını

ZAFER DİRENENLERİNDİR


Pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu, saçları taralı, dişleri fırçalanmış adamı/kadını sevmek kolaydır.
Aslında aşk, aynı insanı, sabahın körü uykudan uyandırdığındaki en sinirli hali ile de kabul edebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla kullanabilmek, diz yapmış pijamalarla kanepede yastıklara sarılıp sızmışken bile şefkatle okşayabilmektir. Buna katlanamayanlar zaten aşık değillerdir.
Bu durumda evlilik hoşlandığın insana karşı olan duygularını öldürüyor diyebiliriz. Zira aşıksan, aynı havayı solumak bile zevk verir. Hep beraber olmak istersin. Banyodan gelen su sesi bile onun evde olduğunun işaretidir ve huzur verir. Ütülediğingömleğin ona ne kadar çok yakışacağını düşünürsün, pişirdiğin yemeği ne çok seveceğini, o bin tane ayakkabısı dururken binbirinciyi almaktan mutlu olacak diye, istediğin gömlekten vazgeçersin. Zamanla, almaktan çok bir şeyler vermekten mutlu olduğunu keşfedersin.
Eğer evlilikte kadın, ikinize yemek pişirecek, dolabı düzenleyip ütüyü yapacak bir anne olacak sanılıyorsa, o kadının saçlarının hiç yağlanmadığı ve adamın geceleri terlemediği düşünülüyorsa, asla kavga edilmeyecek ve lavabo tamir edilirken dahi gülüşüp öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti bir evlilik değil, bir amerikan filmini yaşamaktır. Bu hayallerle yola çıkıldığında, damat ilk gece gelinin saçlarından onbin toka sökmeye çalıştığında, gelin ise damat firketeleri çıkaramayıp sinirlendiğinde zaten evlilik sandıkları şey çatırdamaya başlayacaktır.
Evlilik; sadece aşk değildir. evlilik; ev arkadaşlığı, kankalık, sırdaşlık, ortak hesaba sahip mudilik, ayrı kökenlerin birleşmesi, başı hatırlanmayan bir akrabalık ilişkisidir. Aşk bu ilişkide tutkuyu sağlar ama tek başına ayakta tutamaz.
Hala canınız sıkıldığında onu değil de annenizi arıyorsanız, yalan olmuştur o evlilik. Aşk evlilikte gider gelir. Halıya kola döktüğünde aşk biter, ama o, halıyı temizleyebilirse gene âşık olunur. O aradaki sinir evresini aşabilenler ellinci yıla kadeh kaldıranlardır. Tahammül edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra artık evliliğin yalan olduğuna inanacaklardır.
Zafer, direnenlerin olur...

24 Temmuz 2008 Perşembe

BEBEK YELEK



NETTEN ALINTI


NETTEN ALINTI

LİF MODELLERİ


NETTEN ALINTI



NETTEN ALINTI


NETTEN ALINTI

22 Temmuz 2008 Salı

HAVLU KENARI


BU MODELDE SON GEZİMDEN.....
TEYZEMİN TORUNU HATİCE ÇEYİZİ İÇİN ÖRNEK BULMUŞ.AMA NE MUHTEŞEM BİR MODEL....PULLARLA DA SÜSLENİNCE DAHA GÜZEL OLMUŞ.RESİMLERİN ÜSTÜNE TIKLARSANIZ DAHA BÜYÜK BOYUTTA GÖREBİLİRSİNİZ...

YAPAN DA İYİ YAPMIŞ AMA.BEN YAPMAM AÇIKÇASI.BENİM YAPACAĞIM İŞ UĞRAŞTIRMAYACAK,ÇABUK BİTECEK....
YAPMAK İSTEYENLERE DE KOLAYLIKLAR DİLERİM...

21 Temmuz 2008 Pazartesi

YUSUFCA ANILAR







SICAĞI SICAĞINA YAZAYIM DA BİZİM ÇOK BİLMİŞİ....











AKŞAM YEMEK YİYECEĞİZ YEMEK KONUSUN DA PROBLEMLİ OLDUĞUMUZ YUSUF BEY BENİMLE PAZARLIK YAPIYOR.
-ANNE BEN ÖNCE PATATES YEMEĞİNDEN YİYECEĞİM.SONRA ÇORBA YERİM.
-AMA GÜNDÜZ DE ÇOBA YEMEDİN.ÖNCE ÇORBANI YESEN...
-ÖNCE PATATES YEMEK İSTİYORUM AMAAA.
-PEKİ ÖNCE PATATES YE.AMA YA SONRA ÇORBA YEMEZSEN?
-BAKARIZ Bİ ÇARESİNE....
(HADİ BAKALIM NE CEVAP VERİRSEN VER.ALEM YAHU)

YEŞİL MERCİMEKLİ UN ÇORBASI

MALZEMELER:


1/2 SU BARDAĞI YEŞİL MERCİMEK,

3 KAŞIK UN,

TUZ,

SU(HAŞLAYACAK KADAR





YAPILIŞI:


MERCİMEK 2 SAAT KADAR SOĞUK SU(ODA ISISI) İLE ISLATILIR.SONRA OCAĞA ALINIR.HAŞLANDIĞI ZAMAN,ÜZERİNE BİRAZ DAHA SU EKLENİR.KAYNAMAYA BIRAKILIR.


BU ARADA 3 KAŞIK UN SU İLE İYİCE KARIŞTIRILIR.İÇİNDE UN PARÇALARI KALMAYACAK ŞEKİLDE.





KAYNAYAN TENCEREYE ,SÜREKLİ KARIŞTIRARAK UNLU KARIŞIM EKLENİR.

İSTEĞE GÖRE KAYNAR SU EKLENEBİLİR.
KOYULUĞU SİZ ZEVKİNİZE GÖRE AYARLAYIN.
TUZ EKLENİR.VARSA TEREYAĞ KIZARTILIP PİŞEN ÇORBAYA EKLENİR.




ÇORBAMIZ SERVİSE HAZIR...














AFİYET ŞİFA OLSUN



NOT.BENİM ÇOK SEVDİĞİM ÇORBALARDAN BİRİ(MERCİMEK AŞI)DENİR AYNI ZAMANDA.UMARIM BEĞENİRSİNİZ.

20 Temmuz 2008 Pazar

VEEE EN SON GİTTİĞİM GEZİ GÖRÜNTÜLERİ-3


MEMLEKETİM DEN İLK GÖRÜNTÜ ANNEMİN EVİ.ÜST KATTA ANNEM ALT KATTA İSE ABİMLER KALIYOR.

TAM YAZLIK HAVASI ,MANZARASI İLE GÜZEL BİR EV....
TABİİ KIŞ MEVSİMİ DE ÇOK SOĞUK OLUYOR EV.




MİNİK KUŞUN ADI
AHMET MERT...

ARKADAŞIMIN OĞLU.5 AYLIK.AMA ÇOK MIZMIZ.BİR O KADAR DA ŞİRİN. ALLAH ANALI BABALI BÜYÜTSÜN......


MEMLEKETİMDEN GÖRÜNTÜLER






GEZİ GÜZELDİ

ARKADAŞLARIMI.AKRABALARIMI GÖRDÜM.UZUN ZAMANDIR GÖRÜŞMEDİĞİM.

EN GÜZELİ DE ŞEHİR DIŞINDA OLAN 2 ARKADAŞIMLADA GÖRÜŞME İMKANIM OLDU.

BARAJ ÇOK AZDA OLSA GÖRÜNÜYOR....



DAHASI UZANTI OLARAK IRMAKTAN HOŞ BİR GÖRÜNTÜ.HİÇ BARAJ YAKININA GİTME İMKANIM OLMADI ŞU ANA KADAR.ÇOK GÜZEL RESİMLER ÇIKAR EMİNİM.AMA KISMET BAKALIM.





































































Yuucel_19

19 Temmuz 2008 Cumartesi

İNFİLAK KOKAN VEDA

Image Hosted by ImageShack.us


Yüreğimden usulca çek ellerini
İnfilakım yakın, durdurma beni…

Mevsimin sahte esintisine aldırma bu gece,
Bırak karanlıklar boğuşurken ay ışığıyla,
Sen gözlerimden azat et gözlerini,
Her haykırışa, bir sükût eşleştirip
Düşlerimin ıslaklığından damıt kendini.

Öyle kurşuni sevdaların ayazı olma
Bahar kokan volkanımda ısıt gövdeni.
Avuçlarımın arasına sıkıştırıp,
Gizlediğim hayallerimin mazisi olma
Ürkek bakışlarımdan soyutlayıp da
Son defa gözümden akıt kendini.

Yokluğun siyahlar çizerken güne,
Sen dünlerimde silikçe kalma,
Duyma sinsice bakan sessizliğimi,
Giderken ardında ümit bırakma

Yüreğimden gizlice çek ellerini
Yakındır infilakım sakın durdurma…

BEN HÜZÜN DOLU KİTABIM

Image Hosted by ImageShack.us

İnsan ömrü bir kitap misali değil midir?
Kimininki bir satırlık, kimininki bin sayfalıktır
Tek ortak noktaları bir gün biteceğidir...
Ben hüzün dolu bir kitabım

Benim acılarım sayfa, gözyaşlarımsa mürekkep oldu
Anlattılar birer birer, ama konu hep aynıydı
Hayat akışım bir çizgiydi, çizginin adı ise "hüzün"
Ben hüzün dolu bir kitabım

Senaryo baştan belliymiş, acılar benim kaderimmiş
Mutluluğu yakalamaya uğraşırken, tebessüm etmek bile
Yasakmış
İstesem de istemesem de oynamaya mecburum
Ben hüzün dolu bir kitabım

Aşk'tır karanlıkta insanı aydınlatan
O'dur insanın ruhunu, beynini güzelleştiren
Ben mahrum kaldım aşka, hala karanlıktayım
Ben hüzün dolu bir kitabım

BE DOSTUM

Image Hosted by ImageShack.us


Gönül tecelligah olduktan sonra,
Göze ne gerek var göze be dostum,
Sükut lehçesini bildikten sonra,
Söze ne gerek var söze be dostum.

Aradığın sende düşme telaşa,
Güvenip aldanma toprağa taşa,
Beytullah hüzündür arama boşa,
İze ne gerek var ize be dostum.

Eğer tutmamışsa aşk'ın mayası,
Cezbeylemez gözlerinin elası,
Hak'a yönelmişse gönül aynası,
Yüze ne gerek var yüze be dostum.

Can pervane olsun, dönsün dolansın,
Fikir isyan etsin, akıl bulansın,
Mangalsa yüreğin aşkınla yansın,
Köze ne gerek var köze be dostum.

Ölüm vuslat ise hayat işkence,
Öyle bir hesap ki sırattan ince,
Kefen giymiş isen ölmeden önce,
Beze ne gerek var beze be dostum.
Uğur Işılak

AYET - HADİS - DUA - VECİZE