31 Temmuz 2008 Perşembe

YOKSULLUK İÇİMİZDE


Her şeyin yerli yerinde olması demek olan adaletin zıttı, 'şeylerin' yerinden edilmesi anlamını bünyesinde barındıran zulümdür. Kavramlar yerlerinden edilerek hem onlara hem de onlarla anlaşmaya çalışanlara zulmedildiği onlarca acı gerçeğimizden sadece bir tanesidir.
Medya, kazanmayı akabinde de bu kazanılanların hızla tüketilmesini salık verirken, çalışma düzenimize de tatil mantığımıza da el atmakta, neredeyse nereden, nasıl kazanıp nerelere harcayacağımız konularında bir bilen, çok bilen havasıyla hayatımıza müdahale edebilmektedir.
Yoksulluktan şikayet etme durumunda olanlar - istisnaları hariç tutarsak- acaba gerçekten yoksul mudur; yoksa modern hayatın dayattığı bir hayat standardından yoksun olmak mı yoksulluk olarak telakki edilmektedir? 'Tüketimin, kişinin kendini gerçekleştirdiği, kimliğini, hayat tarzını belirlediği yegane alan olduğu toplumda, yoksunluk hissi, sistemin işlemesi için özellikle beslenmesi gereken bir duygudur.'
Nedir yoksulluk? Şüphesiz ki buradan temel ihtiyaçlarını karşılamada, hayatını idame etmede sıkıntıları olan insan anlaşılmalıdır. Fakat günümüzde bu anlamından farklı anlamlar yüklendiği de bir gerçektir.
Yoksulluk kavramını biraz aç-maya, bu kavram etrafında bir ufuk turu yapmaya ne dersiniz?
Meseleye farklı pencerelerden bakabilme hasletimiz maalesef yönlendirmeler sebebiyle dar kalıplar içerisinde kalmaktadır. ' Komşusu açken tok yatan bizden değildir!' hadisi şerifindeki 'aç' ifadesini, dinini öğrenme imkanından mahrum olma şeklinde anlayan ve bu sebeple de Türkiye'deki Müslümanlara sitem eden Özbekistanlı kardeşimizin sahip olduğu bakış açısına ne denli ihtiyaç duyduğumuz ortadadır.
Cinsellik, güzellik, başarı ve tüketim ekseninde bir kimlik vurgu-sunun öne çıkarıldığı, az şeye ihtiyaç duymak yerine çok şeye sahip olmanın öğütlendiği çark içerisinde kanaat, şefkat eksikliğini yoksulluk hanemize yazabiliyor muyuz?
'Altta kalanın canı çıksın! ' hükmüne ram olalı beri toplumsal ha-yatımızda izlerini görmeye hasret kaldığımız empati ve vicdan eksikliğinin yoksulluk kategorimiz içerisine dahil edilmesine gönlümüz razı mı dersiniz?
Görünen ve görünmeyen ya-salarını ciddiye almayanlara Allah'ın dünyadaki en büyük cezası alıştırarak sıradanlaştırmasıdır. ' Rahatsız olunması gereken birçok durum, görüntü ya da ses karşısında bunlar normalmiş gibi davranılmasında haya yoksulluğunun etkisini inkar edebilir miyiz?
Evlerimizde, camilerimizde, sanatımızda göze çarpan estetik yoksulluğu acaba gündemimizin kaçıncı sırasında?
Aslında bütün meselenin gelip 'Adam yoksulluğu'na dayandığı, bu halledilmeden masallardaki tekerlemelerimiz misali bir arpa boyu yol gidemeyeceğimiz gerçeğinin farkına varılması gerekmekte. 'En iyi yatırım insana yapılan yatırımdır!' anlayışını soyut-somut, maddî-manevî ögelerle hayata aktarmak çıkar yol olarak ufukta bizleri selamlamakta. Selama karşılık vermeyecek misiniz?
Yasin Şimşek
http://ribatdergisi.org/metinler.php?Kat_id=1265

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Selamün aleyküm,
Gerçekten harika bir yazı.Paylaşımınız için teşekkürler...