25 Haziran 2010 Cuma

SÜTÜN SIRRI


Bir varmış, bir yokmuş,
Açalım yeni bir masalın kapısını.
Sevgidir her işin başı,
Sevgiyle güzel olur anaların aşı.
Tepsi tekerlendi,
Sevdim şekerlendi.
Tomurcuklar büyür, çiçek olur,
Çocuklar sevgiyle büyür,
Hayalleri gerçek olur.
Köylerden bir köyde Nazlı Kız adında bir inek yaşarmı; İnek deyip geçmeyin. Bu inek bir başkaymış. Köydeki bütün inekler onu kıskanırmış. Çünkü Nazlı Kız'ın sütü çok bol, çok lezzetliymiş. Çocuklar bu tatlı, nefis sütü içmeye bayılırlar, bol bol içer ve çabuk büyürlermiş. Hastalar içtiğinde hemen iyileşirlermiş. İneği olanlar bile gelip Nazlı Kız'ın sütünden satın alırlarmış.
Bir gün inekler toplanıp konuşmuşlar. Neden Nazlı Kız'ın sütü daha bol ve lezzetli diye. O hangi ottan yiyorsa, biz de o ottan yiyelim, hangi sudan içerse ondan içelim, diye karara varmışlar.
Bütün inekler, Nazlı Kız'ı izlemeye başlamış. Nazlı Kız hangi ottan yemeye başlarsa, köyün inekleri de oraya koşuyormuş, hangi suya ağzını batırsa daha içmeye kalmadan diğer inekler içiyormuş. Nazlı Kız ise onların ne yapmaya çalıştığını anlayamıyormuş. Ama ne yaparlarsa yapsınlar sütlerinde hiçbir değişiklik olmuyormuş. İçlerinden en akıllısı;
- Neden gidip sebebini Nazlı Kız'a sormuyoruz? Onun bilmesi gerekir sütün neden çok lezzetli olduğunu, demiş ve Nazlı Kız'ın yanına gitmiş.
-Möö... Mööö! Nazlı Kız, neden senin sütün bizimkinden farklı? Hepimiz aynı cins ineğiz. Aynı ottan yiyip aynı sudan içiyoruz. Ama senin sütün farklı oluyor. Herkes senin sütünü almak için sıraya girerken, bizim sütlerin kıymeti olmuyor.
- Möö... Mööö... Ben de sana bir soru sorayım, daha sonra cevabımı vereyim, demiş Nazlı Kız.
- Sor bakalım.
- Sen karnını doyururken ne düşünürsün?
- Ne düşüneceğim, elbette midemi lezzetli otlarla doldurmayı düşünüyorum.
- İşte aramızdaki fark burada. Ben karnımı doyururken pembe yanaklı bebekleri, cıvıl cıvıl çocukları ve çok değerli insanları düşünürüm. Onlara güzel sütler yapmak için otları
sevgiyle yerim.
- Hiçbir şey anlamadım, demiş inek.
-Sevgi, ben sütüme sevgi katıyorum. Onun için çok lezzetli. Çocuklar da severek içiyorlar, demiş ve yemyeşil çayırlara doğru yürümüş Nazlı Kız.

Sema Maraşlı - Bana Bir Masal Anlat

ASLINA HUUU... NESLİNE HUUU!..



Vakti zamanında bir hükümdar, vezirlerine şöyle bir emir vermiş:
— Tebaamdan bana Hızır Aleyhisselâm'ı bulup getirecek bir kul var mıdır, araştırılsın!..
O günden tezi yok memleketin dört bir yanına tellâllar çıkartılmış. Ancak kimsenin bu işe cesaret ettiği yok! Meğer devlet elinin erişmediği uzaklarda bir yerde pek yoksul bir ihtiyar yaşarmış. Adamcık uzun uzun düşündükten sonra "Eğer bazı şartlar öne sürerek bu işe talip olursam ahir-i ömrümde birkaç zaman olsun bolluk ve refah yüzü görürüm. Hükümdarın, tebaası olarak bizi arayıp sorduğu mu var? Hem ola ki talih yaver gider," deyip sarayın yolunu tutmuş.
Hükümdar, ihtiyara kırk gün süre tanıyıp her türlü isteğinin yerine getirilmesini ferman buyurmuş. İhtiyar o kırk gün, kendisi gibi ne kadar fakir fukara varsa doyurmuş, yardımda bulunmuş. Kırkıncı gün sarayın adamları kapıya dayanmışlar ve "Buyur efendi, gidiyoruz!" demişler. Zavallı ihtiyar, sayılı günün çok çabuk geçtiğini bilerek emre rıza göstermiş. Yolda yanlarına bir fakir derviş takılmış ve
— Ben de sizinle geleyim ve sarayı bir kez olsun göreyim, demiş. İhtiyar buna da rıza gösterip huzura varmışlar.
Hükümdar ihtiyara bakmış; o hükümdara bakmış. Ortada ne Hızır var, ne mazeret. Adamcık durumu anlatacakken hükümdar ateş püskürür vaziyette en büyük vezirine sormuş:
— Efendi, söyle, bu densize ne ceza verelim?
— Hünkârım, bu adamı kırk katırın kuyruğuna bağlayıp sürütelim.
— Aslına huuu... Nesline huuu!.. diye bir ses duyulmuş ihtiyarın yanına takılıp gelen fakir dervişten. Sultan sesini çıkarmamış ve ortanca vezirine sormuş:
— Söyle bre bu herife ne yapalım?
— Bu herifi keşkek edip leşini köpeklere yedirelim.
— Aslına huuu... Nesline huuu!.. demiş yine fakir. Padişah ona sert sert bakmış. Sonra aynı suali küçük vezire sormuş. Cevap:
— Yüce sultanım. Bu zavallı ihtiyar zaten ömrünün sonuna yaklaşmış. Yoksulluk ve devletin ilgisizliği yüzünden bir yalana tevessül etmiş. Kaldı ki aldığı her kuruşu fakir fukaraya dağıtmış. Affetmek büyüklük alâmetidir. Büyüklüğünüzü gösterip bağışlayıveriniz.
— Aslına huuu... Nesline huuu!.. demiş yine derviş. Padişah öfkeyle sesin geldiği yana dönerek kükremiş:
Bizce bu sözün manası "Aslını da Allah'a havale ettim, neslini de!" olmalıdır. Böyle bir temenni iyiler için dua; kötüler için beddua makamında olacaktır.
— Bre sen kim olasın ve niçin hep aynı şeyi söyleyip durmaktasın? Padişah huzurunda edep böyle mi olur?
Derviş hükümdarı saygıyla selamlamış ve söze başlamış: — Haşmetlü hünkârım! Senin büyük vezirinin babası katırcı idi, onun için ihtiyarı katırlara sürütmek istedi. Ortanca vezirinin babası keşkek dükkânı işletirdi. Etin artığını da köpeklere atardı. O da babasının yaptığını uygun gördü bu ihtiyara. Şu küçük vezirine gelince. O asil bir vezir ailesinden gelmektedir ve vicdanı bu ihtiyara devlet himayesiyle mücazat etmesini gerektiriyor. Babasından da öyle görmüştü zira. Hepsinin sözleri, asıllarını ve fiillerini göstermekte. Ben de o sebepten "Aslına huuu; nesline huuu!" diyorum.
Padişahın merakı artmış. Hayretler içinde, bu fakirin bütün bunları nereden bildiğini merak ederek sormuş:
— Peki, derviş sen kimsin?
— Ya sen, bugün kimi bekliyordun hünkârım?
Sonra da önce küçük veziri, ardından kendini işaret ederek,
— İşte vezir; işte Hızır!... deyip ortadan kayboluvermiş.
İskender Pala - İki Dirhem Bir Çekirdek

MASAÜSTÜ RESİMLERİ

ORJİNAL BOYUTU İÇİN RESME TIKLAYINIZ...











14 Haziran 2010 Pazartesi

Mustafa Ceceli-Dön

İşte sizlerle en son hazırladığım klibimi ve mustafa cecelinin o muhteşem yorumu ile başbaşa bırakıyorum.Radyo istek programı gibi oldu ama neyse :) iyi seyirler




Klibi hazırlayan:yuucel_19

11 Haziran 2010 Cuma

Yusuf ve Hamza ile neşeli günler :)

Yine uzun zamandır birikmiş konularımızdan küçük bir derleme ile işte birlikteyiz.Aşağıda resimleri ulan bıdıklar bizim bıdıklar yusuf ve hamza....Yaz sezonu saç tıraşları annelerinin eseri :) İlk kurban hamza oturtup zor şartlarda kesiyorum saçlarını.Saçları çok kuvvetsiz olduğu için numarasız(0) yapıyoruz....Sonrasında sıra abide bi bakıyor şöyle....
- anne benide böylemi keseceksin diyor.
ne demek istediğini anlıyorum.
-evet oğlum bak ne güzel olmuş dimi kardeşin diyorum.hala o şaşkın bakış...
-güzelde şey anneeee beni böyle kel yapma.
ben kahkahayı basıyorum :)
-tamam oğlum seni kel yapmayayım kardeşini 0 yaptım senin saçlarını da 1 yapalım mı?yazın rahat olur saçların çok terletiyor ya diyorum.
-anne 1 0 dan büyük oluyor deeemiiii?
Evet oğlum diyorum.
takıyoruz 1 numaramızı onun saçlarını kesiyoruz.Sonrada doğru banyoya.banyo sever 2 kardeş kırpık şaçlardan arınıyor bir güzel....



Bizim bıdıklar parka gitmeyi çok seviyorlar.Bizde onları mutlu görmeye bayılıyoruz tabiki :)
Abi kardeş kaydıraklarda,Hamza abisinin güzenli kollarında :)




Şirin,sempatik bir o kadarda yaramaz,muzip hamza.Kime çekti ise artık.Abisinin kopyası oldu saçlarda kesilince :) Yaşıtlarına göre konuşmayan her isteğini hareketler ve imalarla halleden küçük tavşanımız.Neden bilmiyorum çok konuşmuyor.Saysak 5-6 geçmeyecek kelimeler.ve bolcada imalı hareket ve bakışla anlaşıyoruz.Hatta yusuf babasına
-Baba kardeşim ne söylüyor ben anlamıyorum.sen anlıyormusun?
-Hayır oğlum bende anlamıyorum.
-Ama annem anlıyor baba diyor.
Herşeyide bilirlermiş aman da aman :)



herşeyi merak ediyor,izliyor gözlemliyor.Abisi ne yaparsa oda yapacak.merdiveni kendi çıkacak,inecek eeee oğlumuz 18 aylık oldu.Daha yardım mı istesin çocuk?



Yine kardeşini kolları ile sıkıca tutan abimiz ve aslında kayma işini tek başına yapmak isteyen hamza :)



resimlere bakınca insan büyüdüklerini görüyor.yavru kuşum büyümüş kocaman abi olmuşta :) hatta parkta kaydıragın en tepesine çıkıp.
-BEN BURANIN KRALIYIM....
diyecek kadar da iddialı.Her ne kadar problemler yaşasada kardeşini çok seven ve koruyucu bir abi yusuf


hamzadan karizmatik bir poz daha :)



Dondurucumuzun son mısır poşetini de yedik.Mevsiminde de bol miktarda haşlayıp tüketiyoruz.Bu sene ilk defa dondurucuya mısır attım.çokta memnun kaldım doğrusu.Hep duyuyordum bütün olarak atıyorlarmış dolaba.benim dolabım çok büyük olmadığı için her yıl koyamıyordum.bu senede 4 poşet koydum ama mısırları taneleyerek poşetlere doldurdum ve o şekilde dondurucuya attım.Dolaptan çıkarır çıkarmazda düdüklüye döküp su ve tuzunu ekleyerek pişirdik.Hamzada o bidi bidi elleri ile mısır keyfi yaparken objektife yakalandı :)



Geçen hafta pazardan Dolabımıza koymak için İlk bezelyemizi aldık :) Yusuf o gün hasta olmasına rağmen yardım etti.hatta burnu tıkalı olduğu için ağız sürekli açık,tıs tıs sesler eşliğinde bezelyelerimizi çıkardık.Eee hamza eksik olurmu.Başrolde 2. jön olarak filmde rol aldı.Ama en çok hoppaa dağıtan fırlatan kişi rolünü oynadı.evimizin her köşesinde bezelye taneleri topladık sayesinde.


Bu resimde henüz işe yeni başladık ve dağıtmaya başlamadık otururken yakalanmış bir resim :)

Dün akşam yusuf ve babası,anasınıfı etkinlik kitabından çalışmalar yaptılar.yusufun en sevdiği anlardan birisi de babası ile zaman geçirmek :) kestikleri viking resmide yusufa pek bi yakıştı.Ama o şirinlikle pekte uymadı gibi.poz ver şöyle savaşçı gibi diyen babasına işte bu poz çıkıyor ortaya.Anlaşıldı bizim oğlan savaşçı olamayacak :)

savaşsız ve barış dolu günler temennisi ile....

yuucel_19

8 Haziran 2010 Salı

Yağışlı Bir gün,Bir Kaza ve Bir Ailenin Hazin Sonu


Hepimiz yolcuyuz. Evet, hepimiz seferleri tek taraflı olan ve dünyadan ahrete doğru gitmek üzere tasarlanmış taşıtlarla yol alıyoruz. Bazen bu yolculuğun farkındayız, bazen değiliz. Genellikle farkında değiliz. Yolculuğu ayarlayanın ve şoförün dediklerine bazen uyuyoruz, bazen uymuyoruz. Bazen zorunlu olarak uymaya mecbur kılınıyoruz.
Bulunduğum ilçeden il merkezine giderken yolun kenarında bekleyen bir kaç araba ve bir kaç yetişkin insanla çocuk gördük. Daha sonra biraz daha dikkatli baktığımızda bir aracın aşağıdaki tarlada bulunduğunu ve kaza yapmış olduğunuz anladık. İlçeden çıkıştaki ambülansın, yolda seyir halinde olan jandarma araçlarının nedeni açıklanmış oldu.
Daha sonra öğrendiğimizde üzüldüğümüz haber ise şu idi. Çorumda Ortaköye yakın incesu'ya gezmeye gelmişler.Akşam geri dönüyorlarmış.Piknikten dönmekte olan araç stabilize yolda kontrolden çıkmış ve takla atmış. Kazada 26 yaşında bir anne ve annenin 2 yaşındaki çocuğu vefat etti. Bu duruma üzüldük biz. Ölüm Allah'ın emri. Ancak üzülüyor insan. Geride kalan bir eş, 5 yaşında bir çocuk. Allah yar ve yardımcıları olsun. Kazayı yapan şoföründe Allah yardımcısı olsun. Zor bir durum. Yerinde olmak istemezdim. Yakınımıydı bilmiyorum, akrabasıdır belki ancak beni oldukça düşündürdü bu olay.
Kimbilir ne planları vardı, neler tasarlıyorlardı 2 yaşındaki çocuk için, 5 yaşındaki çocuklarının okula gideceğinin hayalini kuruyorlardı belki, belki... Ama ölüm bir anda kesinkin bir bıçak gibi filmi kesip attı...
Vefat edenlere Allahtan rahmet diliyorum. Geride kalanlara da ibret alacak bir kalp ve sabır diliyorum.
Aklıma bir söz geliyor...
Öğüt olarak ölüm yeter...
Bu yazı böyle biraz hüzünlü, arada başımızı ellerimizin arasına alıp düşünmek ve ne zaman ve nasıl biteceğini bilmediğimiz yolculuğu düşünmemiz gerekiyor sanıyorum...

Owner....


İçimden gelenleri bende eklemek istiyorum aslında....gözlerimi kapattıkça arabanın nerdeyse paramparça olmuş hali aklımdan çıkmıyor.yolumuza dualarla devam ettik.merak ettik nedir?Kimdir ve ne durumdalardır diye.Yol hem çok kaykan hemde yağış devam ediyordu zaten.çok dikkatli ve yavaş kullanmak gerekiyordu.daha da ilerlediğimizde.Eşim arkadaki araba kayboldu dedi...ben faketmemiştim bile ne arabası belki yol vardır orda dedim.Eşimde yol ayrımı yok orda dönüp bakalım dedi...Geri geri gittik.peşimizden gelen arabanında Yan tarafa çakıldığını gördük.Aşırı hızla yoldan çıkmıştı şöför.orda yardım etmeye çalıştık.Çok korkmuşlardı.yaralı bile değillerdi ama korku yetmişti tabi....1 saat kadar orada kaldık.yardıma gelen başka araçlar sayesinde yola çekildi araç ön tekerlek gitmişti.çekici çağıracakları için biz ordan ayrıldık....Çok şükür ki hiç birinde bir problem yoktu.
Orda gördük ki türk halkı yardım ve desteğe her zaman hazır.her geçen araba durdu yardım etmek için.Böyle durumlarda insan mutlu oluyor.İlk kazada ki aile bu kadar şanslı değillerdi maalesef.Gezmeye ne heyecanlarla çıkmışlardı.gün boyu eğlenmişlerdi kimbilir?Ne ölen kadın ve çocuğunu nede eşini tanımıyoruz aslında.ama bu kazadan çok etkilendik.Hiç aklımıza bile getirmiyoruz ölümü.bundan 6 ay önce eltimi kaybettik hala acısı içimizde,hala aklıma geldikçe hüzün ve göz yaşı oluyor bende.Hayatının baharında tazecik bir kadın ve masum bir yavrucak hayattan koptu gitti,Kalan yaralı bir baba ve 5 yaşında bir abi....Allahım sen sabırlarını arttır.Dayanma gücü ver....
Nasıl ölürsek öyle haşrolacağımız günde yüzümüzün akı ile başımız dimdik çıkmayı nasip et....
yuucel_19

4 Haziran 2010 Cuma

HAYIRLI CUMALAR

Bir Çocuğun Anne Babasından 10 isteği


1-Bana su getirmeyin,bana da su getirmeyin.Aramızda hizmetçi yok,herkes kendi işni yapsın.Evde küçük yaşta işgücü kullanımı ve sevgi istismarına son!

2-Hata yapmama izin verin ki,gerçekten hataysa sonuçlarını görüp ders alayım.Hata değilse siz ders alın.

3-Her isteğimi bana almayın.Size karşılıksız kimse birşey vermiyor.Herşeyin bir çalışma mukabili elde edileceğini öğrenmeme izin verin.Sonuçlar çalışmanın ürünüdür.

4-Benim özgürlüğüm sizin özgürlüğünüzdür.Bir yer gitmek istediğimde müsade edin.Bana kaçta döneceğimi değil,ilkeleri söyleyin. ''İyi insanlarla birlikte ol ve kendini koru!'' gibi bir söz benim için saat kaçta döneceğimden daha anlamlı ve faydalıdır.Yoksa ben yapacağımı, gündüz gözüyle de yaparım.

5-Okulun amacı öğrenmektir.Derslerden kaç aldığım değil, bir şey öğrenip öğrenmediğime bakın. Beni yarın hayatta ayakta tutacak olan aldığım notlar değil,öğrendiklerin olacaktır.

6-Benimle ilgili fikirleriniz elbette var. Ama arada benim ne düşündüğümü, ne hissettiğimi de sorun ve gerçekten dinleyin.Aramızdaki problemlerin çoğu iletişimsizlikten kaynaklanıyor.Konuşmak kadar dinlemeyi de öğrenelim.

7-Ben dürüst olmak istiyorum, beni yalan söylemek zorunda bırakmayın. Size yalan söylemeye başlarsam, bazen bilmeniz gerekenleri de öğrenemeyeceksiniz.

8-Söylediklerinize karşı çıktığımda size değil, söylediklerinize karşı çıkıyorum. Siz de bana değil, söylediklerime karşı çıkın.Kelimeler incinmez ama bizler inciniriz. Yani ''sen aptalsın!'' yerine ''Bu söylediğin fikir güzel değil!'' diyelim birbirimize.

9-Toplum içinde guru duyacağınız bir şahsiyet olmam, sizin bana bir şahsiyet gibi davranmanıza bağlı.

10-Sizden beklediğim şey tek başına sevgi değil, aynı zamanda saygı. Küçüklerime sevgi, büyüklerime saygı hikayesi geçen yüzyılda kaldı. Benden saygı istiyorsanız ben de sizden saygı isterim.

Alıntı GENÇ BEYİN DERGİSİ

3 Haziran 2010 Perşembe

RESİMLİ YAZILAR

AYET-HADİS-DUA-VECİZE







ÇOCUKLARINIZIN İDOLÜ OLMAYIN!



Babalar Günü, babaların kızları ve oğullarıyla aralarındaki ilişkilerini bir kez daha gözden geçirmelerini de sağlıyor.
Babanın Kızına Koyduğu Kurala Anne De Uymalı

Babaların kızlarıyla hayatın ilk dönemlerinde hayranlıkla başlayan özel ilişkileri, kız çocuklarının babalarının hayatlarındaki ilk erkek olm...aları nedeniyle yoğun bir bağlılık duygusuyla kendini gösteriyor. Koruyucu, kollayıcı bir şekilde başlayan bu özel iletişimde, ergenlik çağından itibaren çatışmalar ortaya çıkıyor. Bu fırtınalı dönemde babalar ve kızları arasında en çok görülen sorunları sıralayan Dr. Ali Ayas, iyi iletişim rehberinin 7 vazgeçilmezini şöyle sıralıyor:

1.Kural varsa annenin uyumu önemli:
Baba kızının giyim kuşamına, eve gidiş geliş saatlerine karışıyor. Genç kız ise, babasına ben büyüdüm, bana karışmayın, özgürüm diyor. Bu durumda baba kızına hoşlanmadığı davranışlar nedeniyle yasak koyuyor. Burada baba kural koyarken, anne babadan gizli yasağı kaldırıyor. Oysa kurallara uyumun sağlanması, davranış birliğiyle mümkündür.

2.Yasakların mantığı olmalı:
Baba kızına yasak koyuyorsa, bunun gerekçelerini de onun anlayabileceği bir şekilde anlatmalı. Sınırsız bir özgürlük olmadığını, yaşamda bazı sınırlamaların olduğunu söylemeli.

3.Konulan tavır eşref saatine göre değişmemeli:
Babalar kızlarına yaşamın herhangi bir alanıyla ilgili kısıtlama getirdiklerinde ya da kural koyduklarında, bu kural her zaman geçerli olmalı. Yani babanın eşref saatinde konulup, sakinleştikten sonra başka kural getirilmemeli.

4.Sen iyisin dünya kötü demek yanlış:
Günümüzde babaların kızlarına en çok söylediği cümlelerin başında ’Sana güveniyorum, ama dünya kötü bu yüzden sana kural koyuyorum’ geliyor. Oysa bu cümleyle başlayan ifadeler güvensizlik ifade ettiğinden çocuğun da çevresine güvenini zedeliyor. Genç kızın hiç evden çıkmaması, cam bir fanusta yaşaması mümkün değil. Bu nedenle çevresinden gelecek olumsuzluklara karşı neler yapabileceğini ve çözüm yollarını anlatmak daha doğru.

5.Erkeklerle ilgili korkutmayın, bilgilendirin:
Babalar kızlarının hayatına giren erkekleri kolay kabullenemez. Eleştirel yaklaşır. Ama eleştirel ve küçümseyici tavırlarla, kızının hayatına giren erkekle ilgili olumsuz yorumlar yapmak, küstürmek ve yalana teşvik etmek gibi sonuçlar doğurur. Babalar kızlarının hayatına başka erkeklerin girebileceğini kabul etmeli.

6.Babalar idol olmaktan vazgeçin:
Birçok kadın hayatına giren erkekleri, babasıyla kıyaslar. Bu nedenle baba kızının gözünde idol olmaktan vazgeçmeli, kendi hatalarını anlamalı, erkeklerle ilgili kızıyla sohbet etmeli. Erkeklerle ilgili bilgileri korkutmadan, gerçekçi bir şekilde kızıyla konuşmalı.

7.Tartışmacı değil, çözümcü olun:
Kızların eve gidiş geliş saatleri, giyimleri de babalar için sorun oluyor. Geliş gidiş saatleri konusunda, yaşanılan sosyal çevreye uygun, zaman zaman esnetilen kurallar konulmalı. Anne de bu kurala uymalı. Babanın koyduğu ve mantıklı olan kurallar, annenin yumuşak kalbiyle çözülmemeli.

Babalar Oğullarını Kendileriyle Kıyaslamamalı

Erkek çocuklarındaki Oidipus kompleksi, onların babalarını annelerini ellerinden alacak kadar güçlü ve tehlikeli bir rakip gibi görmelerine neden oluyor. Psikiyatri Uzmanı Dr. Ali Ayas, çocukların babalarını yaşamın ilk yıllarında rakip gibi görmeleriyle başlayan ilişkilerinin ilkokul çağında hayranlığa, ergenlik döneminde ise çatışmalara dönüştüğünü belirtiyor. Babaların da oğulları ile iyi iletişim için yapmaları gerekenler var.

8.Oğlunuzun büyümesine izin verin:
Türk aile yapısında erkek çocuklara sorumluluk verilmemesi, gelecekteki yaşamlarında da sorunlara yol açıyor. Erkek çocuk, ailesi tatildeyken evde kalıp gitar kursuna gitmek istiyorsa faturaları yatıramayacağı, kapıyı kilitlemeyi unutacağı gerekçesiyle ailesi izin vermiyor. Çocuk da bu sorumluluğu almıyorsa çatışma çıkıyor. Baba burada evde tek kalırsa ne gibi sorumlulukları olacağını anlatmalı, bunları yerine getirdiği takdirde kalabileceğini belirterek izin vermeli.

9.Kendinizle kıyaslamayın:
Oğlunuza sürekli ’Ben senin yaşındayken iki dil biliyordum, dünyayı dolaştım, sen ne yapıyorsun, hiçbir şey’ gibi cümleler kurarak kıyaslamayın. Oğlunuzun farklı bir birey olduğunu kabul edin.

10.Gelişmesine katkıda bulunun:
Kıyaslamak gencin kendisini mutsuz ve yetersiz hissetmesine neden olur. Bunun yerine babanın oğlundaki farklılıkları görüp, bu yönleri geliştirmesine yardımcı olması gerekir.

11.Arkadaşça davranın, arkadaş olmayın:
Oğlunuzla arkadaş olmayın, arkadaşça davranın. Ailelerin günümüzde en çok ’çağdaş aileyiz’ tanımlamasıyla yaptıkları yanlışların başında anne baba kimliklerinden sıyrılıp arkadaşı gibi davranmaları geliyor. Genç erkeklere bunun yerine, babası olduğunuzu, daima ona destek vereceğinizi hissettirerek baba olun. Çünkü onun babaya ihtiyacı var.

12.Oğlunuza idol olmayın:
Kendinizi ulaşılmaz göstermeyin. Çocuğunuza gerçekleştiremeyeceği büyük hedefler koyup, başaramadığı zaman da yetersizlik ve beceriksizlikle suçlamayın. Kendinizi ulaşılmaz biri göstermek yerine, hatalarınızı da mizahi bir dille anlatarak sizin de hatalar yapan bir insan olduğunuzu söyleyin.

13.Onlarla inatlaşmaktan kaçının:
Ergenlik çağında erkekliklerini ispatlamak amacıyla babalarıyla çatışmaya girmek, sık görülen bir durumdur. Genç erkekler bu dönemde babalarının ve annelerinin desteğini isterler. Bu dönemde onlarla inatlaşmak, aşırı ve mantıksız yasaklarda diretmek inatlaşmalarına yol açar. İnatlaşmak da evden kaçma, okulu bırakma gibi sonuçlar doğurur.

14.Yeterli zaman ayırın dinleyin:
Çatışmalı ergenlik döneminde oğlunuzla iletişimi bırakmayın. Arkadaşlarını küçümseyip ’saçını beğenmedim, o çocuk tembel, onunla niye arkadaşlık ediyorsun’ gibi cümleler kurarak yaklaşmayın. Bu tür yaklaşımların çocuğunuzu sizden uzaklaştıracak davranışlar olduğunu unutmayın.

Psikiyatri.Uzm.Dr. Ali AYAS

1 Haziran 2010 Salı

Senai Demirci'den



Eylemsizlik, karşı konulmaz bir direniştir. Zalimlerin elini kolunu bağlar.

Sivil itaatsizlik, korkunç bir silahtır. Silah sahiplerinin en büyük silahını, saldırı iddiasını, ellerinden çekip alır.

Herkese rağmen insan kalmak, her şeye karşın insanca durmak, gammaz bir aynadır; katilleri kendi kanlı ellerine yakalatır, zalimleri kendi kanlı yüzleriyle tanıştırır.

Gazze konvoyu silahsız.

Ellerinde bisküvi var, su var, ekmek var, ilaç var.

Yetim kız çocuklarına oyuncak bebek taşıyorlar.

Ayaklarını kaybetmiş çocuklara protez götürüyorlar.

Tebessüm var yanlarında.

Yüreklerindeki sevgiyle yürüyorlar.

Açları doyurmak için, hastaları iyileştirmek için ilerliyorlar.

Bal var, reçel var; peynir var, portakal suyu var yanlarında.

Silah yok.

Dünyaya bir ayna tuttu kardeşlerimiz.

Zalim kimmiş görüldü, hain kimmiş görüldü, cani kimmiş görüldü.

Kırıldı can aynalarımız ama yansıttıkları sonsuza dek tarihin akışını değiştirdi.

Şimdi bu aynaya baka baka kendi kanlı yüzünü seyrediyor İsrail…

Kaldıysa, vicdanından çıkan sesi duyacak yeniden.

Bu lekesiz ayna karşısında, egemen medyanın dili dolaştı, propaganda makyajları döküldü.

Bu ayna, vurdumduymaz ve aldırışsız AB ve ABD’nin yüzlerini de kendi karşılarına dikti.

Ve asla çekilmeyecek gözlerinin önünden.

Şehitlerimize binler fatiha!

Ha bir de derin bir not:

İsrail Hükümeti, İsrail vatandaşlarının Türkiye’yi terk etmelerini istemiş.

Bu cümlenin altındaki “hain saldırı”yı okuyabiliyor musunuz?

Endişe ediyor İsrail hükümeti…

Biz de onların yaptığının aynısını yaparmışız gibi.

Bak sen!

Ben sen miyim ey katil! Ben senin yaptığını yapmaya tenezzül edecek adam mıyım? Ben senin gibi eli silahsız adamlara silah çekmeye kalkacak denli gözü dönmüş müyüm? Ben senin gibi topraklarımda misafir ettiğim insanları mı öldüreceğim?

Hükümetimi bilmem ama kendi adıma uyarıyorum:

Bırakın vatandaşlarınıza Türkiye’yi terk etme çağrısını da, siz asıl içinde yürüdüğünüz o “insan sûreti”nin arkasını boşaltın.

Yanıltıyorsunuz bizi.

Biz de sizi “insan” sanıyoruz arada bir.

Bak yine yanıldık…

Tühh…

Tuhh…

Senai Demirci



Yine yine yine.... israilin insanlık dışı işleri.Bir yardım gemisi idi.. bu sonucun olma ihtimaline karşı vicdan sahipleri oradaki kardeşlerimize destek olmak için çıktılar açık denizlere....Ama Yahudi yine yaptı yapacağını.Ne söylenilebilir başkada bilmiyorum.Çok üzücü çok.İnsanlık bekledik vicdansızlarda ama olmadı.Rabbim sen yardım et,İslah et kafiri.....