10 Şubat 2014 Pazartesi

OYUN BİTİNCE



Oyun (hayat) devam ederken her birimiz üstü­müze düşen rolü icra ederiz. Oyun bittiğinde hepimizin kapatılacağı kutu aynıdır, aynı tabut, aynı toprak ev...
Peki, bu oyunculardan geriye kalan nedir?
Onların şanı şöhreti mi? Malı mülkü mü? Ne?
Kim bilir, belki bunların kaldığını düşünenler de olabilir, ama gerçekte bunlar mıdır?
Eğer mal mülk diye düşündüğümüz han apart­man gibi şeylerse, bunların da bir ömrü yok mudur dersiniz?
Eğer ondan kalan tarla ise, onun diye bilinen bu tarla yeryüzünün en küçük mikyastaki bir parselinin çevresinin insan eliyle çektiği bir çit değil midir?
O çit çekilmeden önce ve o çit oradan kaldırıl­dıktan sonra da, o parsel zaten orada durmuyor muydu? Öyleyse o çite biçilen değer ne olabilir?
O tarlanın üzerinde uçan bir kuş, ya da arı için o çitin anlamı nedir acaba?
Hayatımız devam ederken bize önemli görünen her ne varsa, son nefesimizi verdiğimiz anda acaba onların her biri gene aynı önemde görünmeye devam eder mi?
Yoksa son nefesimizi verdiğimiz anda onlara verilen önemin mikyası değişir mi?
Hem de nasıl, diyorsunuz değil mi?
Evet, hem de nasıl...
Mal, mülk, şan, şöhret., bir anda sıfırlanmaz mı? Peki, onlardan geriye bir şey kalmaz mı?
Burada, İmam Gazali'nin bir tümcesine yer vermenin sırasıdır. O, şöyle söylüyordu: bugün hayatınız sona ermiş, fakat yalvarıp yakarıp bir gün daha istemişsiniz ve o gün size bahşedilmiş; işte o gün, içinde bulunduğunuz o son gün ne yapacak idiyseniz, her gün onu yapın!
Bu cümleye dayanarak biz de diyoruz ki, her gününü bu son günün içinde bulunuyormuş bilinciyle geçiren birinin kendisinden sonra bu dünyaya bırakacağı emanet, o son günde işle­nen edimlerin toplamıdır. 
Zafer Dergisi, Eylül 2013

Hiç yorum yok: